Onur Can Özcan Kimdir?
“Yaramızda Kalsın” ile oldu kendisi ile ilk tanışmam. 21 yaşında aramızdan ayrılmış bir insanın 2023 yılının ekim ayında zihnime ve gönlüme dokunmasına şaşırıyorum hala.
Biraz biyografik bilgiler vereceğim sizlere. Sonrasında Onur Can Özcan ile ilgili onun haberi olmadan kurduğumuz bağın bendeki etkilerini anlatacağım.
6 Kasım 1997 tarihinde doğmuş. 3 Haziran 2018’de, Şile’de tatsız bir şekilde hayata gözlerini yummuş. 21 yıl kadar ömrü varmış bu karanlık dünyada. Buna rağmen, 36 tane şarkı bırakmış arkasında. Bu yazıyı yazarken bütün şarkılarını dinlemiş biri olarak yazıyorum. 2 albümü de kendisinin vefatından sonra çıkmış. Deezer ve Spotify da albüm isimleri şu şekilde: Yaramızda Kalsın ve Ah Adam. Birkaç tane daha şarkısı var onları belki Tekli Albüm olarak çıkarmışlardır bilmiyorum. İnternet üzerinde çok fazla bilgi var. Biraz karışıklık da var. Ayrıca bu albüm yapımı süreçlerini umarım ailesi ile beraber yürütüyordur işin profesyonelleri.
Onur Can Özcan’ı internette aratırken Emir Can İğrek’e de denk geleceksiniz. Yapay Zeka ile bir düet yapmışlar. İlgili şarkının ismi “Can Dostum”. Emir Can İğrek, Onur Can Özcan için yazmış. Ne güzel yad etmiş arkadaşını.
Ferhat Göçer ve Merve Özbey gibi şarkıcılara beste ve söz yazarlığı da yapmış Onur Can Özcan.
Şarkılarını aşağıda listeliyorum ve sonrasında benim canıma canıma dokunan şarkısının bendeki anlamını ifade etmeye çalışacağım:
Yaramızda Kalsın
Yalnızlığın Ezgisi
Hırka
İntihaşk
Bulutlara Esir Olduk
Çilingir
Çıkmaz Sokak
Bende Değilim Ben
Kış Ortasında
Haziran
Gülümse Kadın
Cümlelerin Gururu
Yarım Kaldık
Sen Doğdun
Eylül
Küçücük Buseler
Gel Hayalim
Usul Usul
Ayyaş
Temmuz
Dört Mevsim
Bu Mevsimde
Tek Kişilik
Biz Bize
Dip
Aşk
Anılar
Mavi Kumsal
Bu değildi
Ah Adam
Dünya Yalan
Kibrit
Beyaz
Unutursun
Ukde
Hüzün Hoş Geldin
“Çıkmaz Sokak” Sözleri ve Ben’cesi
Soğudu havalar
Yakıldı anılar birer birer
Isındık da, bir şeyler eksildi sanki hayatlardan
Değişti zaman, tükendi umut
Bir iz yok artık o eski aşıklardan
Ne olur dön, mecalim yok
Belki ansızın güneş doğacak
Yakmamız gerek mi anılarımızı? Özellikle odağımızı kadın-erkek ilişkileri üzerine konumlarsak… Kadınlar ilişkilerinde geçmişin izlerini silebiliyor mu? Çünkü onların unutmamak gibi muazzam bir yetenekleri var. Özellikle de yakmadıkları anılarını saklamak konusunda da başarılılar. Unutmaya karşı var gücü ile savaşan ben, anı yakıldığında eksilen şeyleri çok net görebiliyorum. O eski aşıklar eskide kaldılar. Bunu bizler başardık(!) Ne olur dön, mecalim yok, diyecek biri oldu tabii ki. Demek istediklerim de oldu ama onlarla hiçbir zaman o kadar yakın olamadık. Belki ansızın güneş doğacak kısmına mesleki deformasyonumdan ötürü gerçekçi olmadan bakamıyorum. Özellikle tanıdığım biri var ve içimde öyle bir yerdeydi ki varlığının yokluğu güneşlerimi balçıkla sıvamıştır. Bunu da elleri ile gerçekleştirmiştir.
Gör artık, yaralandım
Ya da uykuma sinen şu kokunu çek al benden
Dön artık, yarılandık
Ben alıştım da, yorgun kadehler
Eminim ki görüyordur yaralandığımı, bilerek veya bilmeden beni onsuz bırakmasının içimde oluşturduğu derin çatlakları. Ancak bazen bir şeyler yanlış gitmiştir, bazı şeylere geç kalınmıştır, yanlış zamanda doğru yerde olmaya çalışmaktan yorulmuştur insan. Dön artık demeye mecalim yok benim de. Bunu deyince dönmesi de ayrı bir sorunu yaratır. Yarılanmadım, bittim ben. Alışmak da çok zararlı özellik bir açıdan… Alışabilecek onlu bir sürü durum varken hem de… Yorgun kadehler, yorgun ruhlar, yorgun kalp atışları… Bir insanı, yaşadığını bildiğin halde içinde öldürmek zorunda kalman ve faili meçhul olmaması bu durumun, onun ölmeye direnememesi, taşıması en zor sorumluluk. Bazı insanları yaşadığını bildiğimiz halde içimizde öldürmek zorunda kalmaktan nefret ediyorum… Uykuya sinen kokudan daha beteri, zihninizde ha bire onu çağrıştıracak milyon anınızın olmasıdır. İşte burada kadınlar hiçbir şey çaktırmamak konusunda mükemmellerken biz erkekler çok aksıyoruz, belli ediyoruz ve hayatımıza giren yeni yol arkadaşlarına malzeme veriyoruz. O malzemelerin faturasını da bize ödettiriyor o yol arkadaşları!
[Nakarat]Kanı yerde gururumun, bir hayli çok düşündüm;
Kin tutamaz kalbim sana
Neresinden dönsem zarar bu sevdanın
Ne yazık ki, çıkmaz sokak kalbim sana
Çok sevgi zararlı, çok gurur zararlı ama seven adam gururunu sevdiği kadın için kanlar içinde bırakır. Bir kaktüse sarılmak gibidir gururuyla. Ve o dikenlerin yeri hep başucunuzdur. Sonra kaktüsün derdinin siz olmadığını anlarsınız. Kocaman bir intikam peşindedir o kaktüs. Kıvamında gurur gereklidir. O nedenle hayatına devam ederken o, ve sen de içinde ona ayırdığın, yıllarla pekiştirdiğin yeri bomboş bırakmak durumunda kaldığında, bu kararı bilerek aldığında, ortaya çıkan bu büyük lanetle yaşayacak olmasına rağmen kin tutamaz insan ama ah eder. Benim çok az ah ettiğim kadın vardır. Ahımı alanların da işlerinin rast gittiğini görmedim. Ah etmek de değer vermektir diyenleri duyar gibiyim. O ah başka bu ah başka. Şu kısma bayılıyorum: “Neresinden dönsem zarar bu sevdanın, ne yazık ki çıkmaz sokak kalbim sana.” Tam da böyle hissederken dönmek zorundasındır zararını bile bile. Ne yazık ki çıkmaz sokakların çıkmazlığı çıkartılır hikayeden; bir kentsel dönüşüme kurban gitmesi gibi bir şehrin, bir sokağın tarihinin. O çaresizlik hissini elinizle tutabilirsiniz, yüreğiniz dönmek istemez, vazgeçmek istemez, takıntısız bir tutku ile sevmek, canınızı acıtsa da onun mutlu olmaya çalışması ile keyifli hüznü bağrına basar insan. Karşınızdakinin de neresinden dönerse dönmesini isterseniz ama su akmış, başka hayatlara karışılmıştır veya adım atılmıştır. Limiti sonsuza değil de imkansıza gitmiştir artık bu iki bilinmeyenli fonksiyonun. Türevleri de her zaman sıfıra ulaştıracaktır sizi. Bana öyle oldu, bize öyle oldu. Hem de hislerimin o kadının hisleriyle çok paralel olduğunu bile bile. Maalesef sadece bir derecelik sapmanın bir yerlerde kesişme ihtimali doğurmasına bile müsaade etmemektir bir sevdadan dönmek.
Kanı yerde gururumun, bir hayli çok düşündüm;
Kin tutamaz kalbim sana
Neresinden dönsem zarar bu sevdanın
Ne yazık ki, çıkmaz sokak kalbim sana…
Günlerce, haftalarca dinledim bu şarkıyı Onur Can beni duyuyorsan bir yerlerden. Buğulu sesinle yaşadığının yaşadığıma dokunduğunu bilmeni isterim. Alışmanın verdiği yorgunluğu sana satırlara döktürecek ne yaşadıysan onun derinliğini ta yüreğimde hissettiğimi rahatlıkla itiraf edebilirim. Kin tutsan rahatlayacaksın, bir yerinden dönsen gönlün ve zihnin ferahlayacak bir nebze olsun. Belirsizliğin verdiği o tuhaf yaşama gerginliğini atacaksın üstünden… Ama olmaz. İyileşmeyen, iyileşmeyecek insanlar, onlara ait içimizde tahsis ettiğimiz yerler, bizi anlam arayışımızda başka çıkmaz sokaklara da sokar. Çok fazla çıkmaz sokağın olduğu bir dönemdeyken sakin kalarak bir sigara da senin için yakıyorum. Nefesine ve sesine büyük şükranlarımla.
Yazının kapanışını da yine Onur Can Özcan sesinden Ben Ölürsem isimli şarkıyı dinleyerek yapalım. Metin Bey’e ve Hatice Hanım’a olur da bu yazıyı okurlarsa diye ufak bir not da düşmek istiyorum: “Onur Can gibi bir insanın aramıza gelmesine vesile olduğunuz için, hiç tanışmamış olsak da, ikinize de çok teşekkür ediyorum. Yaşadığınız acıya empati yaparak yaklaşabilecek biri olarak Onur Can’a tüm kattıklarınızdan dolayı, onun bu şarkılarına dolaylı dolaysız katkılarınız için minnettarım. Oğlunuzun Çıkmaz Sokak’ı, Hırka’sı, Yaramızda Kalsın’ı hisleri bana ve benzer hislerde buluşanlara çok güzel dokundu. Bunu yapması hem onun hüneri hem de müziğin bizleri aynı duygularda buluşturabilme yeteneği.
Huzurla uyu…





