Özgür Sanatlar [Liberal Arts]
Yapım Yılı: 2012
Süresi: 1 saat 41 dakika
Yönetmenler: Josh Radnor
Oyuncular: Josh Radnor, Elizabeth Olsen, Richard Jenkins

Vizyona girmesinden tam 12 sene sonra bir filmi izlemek ve ondan etkilenmek şöyle garip geliyor: Ben o zaman diliminde de dünyadaydım ve bu filmi neden kaçırmışım?
Instagram üzerinde karşıma çıkıyordu bu film. Ekran Alıntısı yapıp izlenecekler arasına atmıştım. Şöyle pazar pazar bir güzel film izleyelim bakalım diyerek oturdum başına.
Ana karakterimiz Jesse Fisher’ın New York’taki sıkıcı hayatı ile başlıyor film. Ohio’daki üniversiteden hocası Profesör Peter Hoberg kendisi için yapılacak veda yemeğine edebiyat bölümünden eski öğrencisi Jesse’yi de çağırıyor.
Jesse ile Zibby (Elizabeth Olsen) bu davet sonrası karşılaşıyor. Arkadaş oluyorlar, sonra bir yakınlaşma bir sahne ile başlıyor:
Zibby: Bence sarılmalıyız!
İki karakter güzelce sarılıyorlar ve sonrasında yakınlaşmaları tatlı bir yerlere gelirken Jesse New York’taki hayatına geri dönmek durumunda kalıyor. Zibby mektuplaşarak iletişim kurmalarını öneriyor. Jesse için bir CD yapmış çeşitli farklı müziklerden oluşan. O müziklerin her birinin bir gönderme içerdiğini elbette anlıyoruz ancak filmde de anlatılıyor. Tabii o sahnede telif haklarını falan hiç düşünmeden yaptığımız CD’ler aklıma geliyor. CD-yazıcı olmayan bilgisayar kalmamalı şeklinde bir durum akım vardı o zamanlar. Zamanın ruhu içerisinde samimi ve içe dokunan bir hareketmiş. Bu zamanlardan bakınca bunu rahatlıkla söyleyebiliyor insan.
Zibby özlediğini ve Jesse’yi tekrar görmek istediğini söylüyor. Görüşüyorlar. Zibby Jesse’i tan anlamı ile odasına atmak üzereyken ilk defa cinsel birliktelik yaşayacağını ifade ediyor. Jesse kafasındaki yaş farkının olumsuz etkilerini dinlemek istemezken yaşanacak bu ilk Jesse için bir uyarıcı oluyor ve bunu yapamayacağını söylüyor.
Sevgililer arasındaki o gergin ortam Zibby’nin Jesse’i odasından kovması ile bitiyor ve Jesse hayran olduğu Profesör Judith Fairfield ile ilginç şeyler yaşıyor ancak hiç de tahmin ettiği gibi olmuyor.
Ardından karakterimizin bir aydınlanması, aradan geçen zamandan sonra Zibby’e bir mektup atması ve aralarındaki ilişkiyi arkadaşlık pozisyonuna getirebilmeleri ile süreç ilerliyor.
Bu arada muhakkak belirtilmesi gereken iki karakter daha var filmi besleyen: Dean ve Nat. Jesse Dean’de kendi ile çok benzer işaretler görüyor. Üniversite öğrencisi iken yaşadığı buhranları Dean’in iç dünyasında da yakalıyor ve ona bir nevi kılavuzluk ediyor. Nat ise tam olarak hayatımızda olmazı oldurmaya çalışmak için fısıldayan iç sesimiz gibi.
Jesse ile Zibby’nin çok farklı dünyaların insanları olduklarını anladıkları bir sahneler serisi var: bambaşka kitaplardan hoşlanmaları. Zibby harika bir hayat dersi veriyor Jesse’ye.
Filmin neticesinde yaşı yaşıma, huyu huyuma iyidir mesajı verilmiş olsa da gerçekten sade ve harika mesajlar var filmin içinde. Uzun süredir aynı işi yapan ve bir düzenin içinde kalan hayatların emeklilik sonrası kendini işlevsiz hissetmesi, insanın geçmişine özlem duyması, geçmişindeki üniversitesine özlem duyması ama o üniversitede bazı ruhların varoluş sancıları çekmesi ve mutsuz olması şahane işlenmiş filmde.
Kesinlikle izlenmeli!





